‘Gezi Parkı direnişi ‘üç beş ağaç’ için binlerce insanın sokağa dökülmesi olarak yorumlanabilir mi?
Tabii ki hayır!
Peki, nedir bu ayaklanmanın altında yatan?
Kısaca:
Taksim bizim özgürlük meydanımızdır!
Halk ruhsuz kent anlayışından nefret ediyor!
Adalete güven kalmadı!
Özel hayata müdahale!
Duyarsızlık!
Artık bir parkın ve üç ağacın çok çok ötesine taşındı olay.
Ve gerek hükümet kanadı gerekse Cumhurbaşkanı gereken zamanda inisiyatifi ele alarak tansiyonu düşürmeyi akıl edemediler.
Hükümet bir açıklama yapmakta hayli geç kaldı...
Sessizliğe gömüldü.
Bu kriz yönetme yetersizliğidir.’ (Gürkan Hacır/Akşam)
 
***
‘Biz Taksim Parkı'nın yayalaştırma politikasını yapacağız. 3.Selim döneminde yapılan Topçu Kışlası'nı da yapacağız.Kusura bakmayın oraya gelen 3-5 çapulcuya pabuç bırakmayız. Şimdi oraya 300-500 kişi gitmiş. Şimdi 3. Köprüyü mü durduracağız. Bunlar tüp geçide de karşı çıktı. Bunların cibilliyetinde taş taş üstüne koyma yok. Ben bu milletin hizmetkarıyım. Onlar kendi geçmişlerine baksınlar. Diktatör istiyorlarsa esnafın camını çevresini indirenlere baksınlar.’
 
***
Bu sözler, Başbakanımız tarafından söylendi. 
Ve bunun üzerine Taksim Gezi Parkı’nda başlayan tepkiler de daha da artarak, dalga dalga tüm yurda yayıldı.
***
Sorarım size, dünyanın hangi ülkesinde, demokratik tepkilerini gösteren halka, ‘ ‘3-5 çapulcu’ diye hakaretvari sözlerle karşılık verilir.?
Hiç bir ülkede, hele de demokrasiyle yönetilen ülkelerde verilmez.
 Ama ne yazık ki; her fırsatta ‘ileri demokrasi’yle (!) yönetilen ülkemizde söylenir/söylendi..
***
Kısacası; 3-5 ağacın kesilmesiyle başlayan eylemler, -yangına körükle gidercesine yapılan yanlış tutumlar- sonucu giderek artan bir isyan boyutuna ulaşıyor gibi.
İşte düşündüren nokta da burasıdır.
İktidar, yaptığı yanlış politikalar sonucu, hem kendine hem de ülkeye yazık etmektedir.
Oysa iktidarların görevi, yurttaşlarının demokratik taleplerine kulak vermek, çözüm yolları bulmaktır.
***
Halkla inatlaşmakla, ne sorun çözülür, ne ülke yönetilir..
Aksine yaygınlaşan tepkilerin de farklı mecralara sürüklenmesini isteyenlerin de ekmeğine yağ sürülmüş olur ki..
Birazcık öyle gibi!
***
Umarız, iktidar daha fazla vakit geçirmeden, halkın demokratik tepkilerine kulak verir..
Aksini ne düşünmek, ne de aklımıza getirmek istiyoruz.
 
Ama dün Çorum’da 15-16 yaşlarında bir gencin faacebok’ta açtığı bir sayfada 10 bin kişiyi polise destek vermeye çağırmak gibi eyleme yeltenmesini de göz ardı edemeyiz.
 
ÇÜNKÜ Başbakan, ‘1 milyon genci yığarız’ veya ‘bize oy veren yüzde 50 bir işaret bekliyor’ mealinde sözler söylerse, 15-16 yaşındaki genç de, bunu kendine görev sayar ve sonucunun hangi mecralara varacağından bihaber bir rüzgara kapılmaktan geri kalmaz.(!)
Bu tehlikeli gidişata fırsat vermemenin yolu, sağduyu ve olayları soğukkanlılıkla değerlendirmekten geçiyor.
Henüz, ZAMAN geçmiş değil..
***
AĞAÇ OLSAM..
''İnsan değil de ağaç olsam /
dallarımın arasından esse rüzgarlar /
yapraklarım, çiçeklerim, meyvelerim olsa /
ben bunları hiç bilmesem /
 Sadece ağaç olsam /
 mevsimleri yaşasam /
kuşlar konsa dallarıma /
 yuva bile yapsalar /
ballarım sakızlarım olsa /
 gövdeme bir insan yaslanıp uyusa /
ben bunları hiç bilmesem /
sadece ağaç olsam /
mevsimleri yaşasam...''
***
Ruhi SU 1978 senesinde söylemişti, ''Irmak'' şiirinde..
.''Ağaç demiş ki baltaya /
sen beni kesemezdin ama /
 ne yapayım ki sapın benden /
bak şu ağacın bilincine sen /
 ölen ben öldüren benden /
her yerde böyle olmuş bu /
önce dağa, taşa, ağaca söyletmiş halk /
 sonunda sabahın bir yerinden /
uyanıp kalkmış ayağa ırmak /
ölen ben öldüren benden...''

***
Nazım Hikmet RAN hatırlatıyor, hep...
''Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim...''
Ağaçlar nefes alır-verir,
tıpkı insanlar gibi...
gazlar, havai fişekler zarar verir insanlara ve ağaçlara...
ağaçlar meyve verir, limon, portakal gibi...
insanların ihtiyacı var, meyvelere ve ağaçlara...
Her ağaç bir çocuk gibi, farklı ve güzel...

''İnsan değil de ağaç olsam, gövdeme bir insan yaslanıp uyusa, ben bunları hiç bilmesem, sadece ağaç olsam, mevsimleri yaşasam''
***
BİR HİKAYE..
….
“önce komünistleri götürdüler, sesimizi çıkarmadık..sonra demokratları, sosyaldemokratları götürdüler.. sonra da sıra bize geldi..işte o zaman ise tepki gösterecek hiç kimse kalmamıştı”***Bu genelde bilinen bir hikaye..1940’larda Hitler Faşizminin terör estirdiği Nazi Kampları’nda yaşanan bir hikaye..Dilden dile anlatıla anlatıla bugünlere kadar gelen bir hikaye, aslında bir çok şey anlatıyor..Tabii ki anlamak isteyenlere..