Zaman zaman kuşkuya düştüğüm oluyor. Neden TİYATRO? Diye…
Tiyatro yaşamdan bunca kopuk, insanlar bunca uzak mı düştü? Diye
Sonra, günün birinde, karanlık bir salonda, sahnede olup bitenle, soluğunu tutmuş seyirciler arasında öyle bir ilişki kuruluyor ve hep birlikte öyle bir zenginleşiyor, büyüyor, değerleniyor, çoğalıyoruz ki “İyi ki tiyatro var” diyorum.
Büyük usta Muhsin Ertuğrul’un 27 Mart 1978 Tiyatro Günü bildirisinde;
“Derler ki tiyatro üçüz doğmuş bir sanat koludur: Yazar, oyuncu ve seyirci. Bunlar birbirinden ayrılırsa ortada tiyatro kalmaz. Oysa ben diyorum ki, günün en önemli sorunlarını kağıda aktaran yazar da onları sahnede dile getiren sanatçı da sizin aranızdan çıkmıştır. Onun için bir bütünüz. Teker teker düşüncelerimiz ayrı olabilir, ama dertlerimiz birdir.”
Tiyatro bir iletişim biçimidir. Anlağa, bilince yönelik, anlamsal ve görsel düzlemde gerçekleştirilen bir iletişim.
Şimdiye kadar ki temalar, değerlendirmeler, gösteriyor ki; tiyatro, hangi dönemde olursa olsun, kendi başına bir dünya olarak ele alınamaz. Çünkü, tiyatro ancak nesnesi, konusu ve seyircisi birbiriyle alış-veriş olduğu zaman gerçekten yaşamaya başlıyor. Tiyatro, nesnesinden, yaşamın, toplumun gerekliliğinden koparıldığı zaman etkisini ve önemini yitiriyor, bir tür öznelci uydurmacaya dönüşüyor(Günümüzde oluğu gibi). Tiyatro kendini tekrarlamayı var olan geleneklerin zenginleştirilmesi alanında dikkatli ve kesintisiz bir arayışla geliştirilebilir ancak. Yoksa yeni buluşlar ve anlatım dilinin geliştirilmesi için hiç bir hazır reçete yoktur.
“AMA SAYISIZ YOL VARDIR”
Yeter ki sanatçılar, aydınlık amaçlar peşinde koşsunlar ve sanatı her zaman daha ileri, hiç durmadan ileri götürmeyi istesinler.
Çünkü sanat/tiyatro, yalnızca bir fotoğraf olarak kalırsa, çağdaş insanların tutkularından/çatışmalarından “KOPUK” olursa ölür.
Tüm tiyatro severlerin “Dünya Tiyatro Günlerini” kutluyor, “Sağlıklı,Mutlu nice Tiyatrolu yıllara “dileklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.Saygı ve Sevgilerimle…
İYİ SEYİRLER…        
 
Fransız Kadın Oyuncu ve Yönetmen Ariane Mnouchkine’in bir şiirini de sizlerin beğenilerine sunuyorum.
 
İMDAT!
Tiyatro, yetiş imdadıma!
Uyuyorum. Uyandır beni
Karanlıkta kayboldum, yol göster bana ya da bir ışık yak
Tembelim, utandır beni
Yorgunum, kaldır beni
İlgisizim, vur bana
Aldırış etmiyorum, yok et bu halimi
Korkuyorum, cesaret ver bana
Cahilim, öğret bana
Canavarım, insancıllaştır beni
Yüksekten atıyorum, gülmekten öldür beni
Edepsizim, alaşağı et beni
Kafasızım, değiştir beni
Yaramazım, cezalandır beni
Baskın ve zalimim, savaş benimle
Ukalayım, alay et benimle
Avamım, eğit beni
Suskunum, çöz beni
Artık hayal kurmuyorum, bir korkak ya da budala gibi davran
bana
Unuttum, bana hafıza yükle
Kendimi yaşlı ve tükenmiş hissediyorum, Çocukluğu coştur
benim İçin
Ağırım, Müzik ver bana
Üzgünüm, Mutluluk getir bana
Sağırım, fırtınada Acılara çığlık attır
Kışkırtıldım, Bilgeliği göster bana
Zayıfım, Dostluğun ışığını yak
Körüm, bütün Işıkları bir araya topla
Çirkinliğin boyunduruğu altındayım, galebe Güzelliğin girmesini
sağla
Nefretle kuşatıldım, Sevginin tüm gücünü ver bana.
 
(Fransızca'dan Çeviren: Çiğdem Esmer)